ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ-TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Anasayfa | Makale Bilgi Sistemi | Konu Dizini Yazarlar DiziniKaynaklar Dizini | Makale-Yazar Listesi |  Makale Sayısı-Tarih Listesi | Güncel Türkoloji Kaynakçası

Atatürk Araştırmaları || Çukurova Araştırmaları || Halkbilim || Dilbilim || Halk Edebiyatı || Yeni Türk Dili || Eski Türk Dili
Yeni Türk Edebiyatı || Eski Türk Edebiyatı || Dil Sorunları || Genel || Tiyatro || Çağdaş Türk Lehçeleri

 

ÇAĞATAY TÜRKÇESÎNDE SINIRLAMA HÂLİ

TÜBAR-XXIX-/2011-Bahar/

Arş. Gör. Filiz Meltem UÇAR*

ÖZ: Bir dilin gramer yapısı, onu diğer dillerden ayıran temel
ölçütlerden biridir. Bu ölçütlerden biri de
hâl kategorisidir. Dünya
dillerinin birçoğunda hâl kavramı bulunmakla birlikte, bunların sayısı,
şekil ve işleyişleri farklıdır.

Eski Türkçeden günümüze kadar yapılmış olan gramer çalışmaları
incelendiğinde Türkçenin değişik dönemlerine ait eserlerinde kullanılan
hâl eklerinin de sayı ve şekil bakımından birbirinden farklı olduğu
görülmüştür. Söz konusu çalışmalarda hâl ekleri en az beş, en çok yirmi
olarak belirtilmiştir. Bu çalışmalarda,
yalın hâl, yükleme hâli, yönelme
hâli, bulunma hâli
ve çıkma hâli eklerinin hâl ekleri olarak gösterilen
ortak yapılar olduğu tespit edilmiştir. Çalışmamıza konu olan
sınırlama
hâli
ise çoğu dilcilerimiz tarafından hâl kategorisinde değerlendiril¬
memiştir.

Bu çalışmada, Çağatay Türkçesinde var olan +ğaça, +geçe,
+oaça, +keçe
eklerinin, yönelme hâli + degin, deginçe, degünçe, tegi,
degrü, tegrü, tigrü, tegüre
dil birliklerinin ve çağlığ/çağlıo edatının
sınırlama fonksiyonunda kullanılarak hâl kategorisi içerisinde
değerlendirilmesi gerektiği görüşü üzerinde durulmuştur.

Anahtar Kelimeler: Türk dili, Çağatay Türkçesi, ek, hâl,
sınırlama hâli.

The Case of Limitation in Chagatay Turkish

ABSTRACT: The grammatical/syntactic structure of a language
is the main criterion that distinguishes it from other languages. One of the
criteria is the case category. Although there is the concept of case in most
of the languages, their numbers, functions and structures are different.

When the grammatical studies carried out in Old Turkish are
examined, it has been seen that the case suffixes used in works belonging
to different periods of Turkish vary in number and structure. In these
studies the number of case suffixes is at least five and at most twenty. It
has been determined that nominative, accusative, dative, locative and

Nevşehir Üni. Fen-Ed. Fak. TDE Böl. filiz.ucar@nevsehir.edu.tr

ablative suffixes are the common categories shown as the cases of the
noun. The limitation case which is the subject of our study is not
reviewed in the case category by most of our linguists.

In this study, the idea of evaluating the suffixes +ğaça, +geçe,
+oaça, +keçe,
dative + degin, deginçe, degünçe, tegi, degrü, tegrü, tigrü,
tegüre
language unities and preposition of çağlığ/çağlıo by being used in
limitation function in case category is emphasised.

Key Words: Turkish Language, Cagatay Turkish, suffix, case,
limitation case.

1. Giriş

Dil, “İnsanlar arasında karşılıklı haberleşme aracı olarak
kullanılan; duygu, düşünce ve isteklerin ses, şekil ve anlam bakımından
her toplumun kendi değer yargılarına göre biçimlenmiş ortak
kurallarının yardımı ile başkalarına aktarılmasını sağlayan, seslerden
örülü çok yönlü ve gelişmiş bir sistemdir.”
(Korkmaz 2007/2: 67).

“Dil bir iletişim aracıdır demek, dilin birçok önemli özelliğini ve
işlevini görmezden gelmek olur. Dil, o dili konuşan toplumun kültürünü
yansıtan bir ayna, o kültürün düşünüş biçimini, dünyayı algılayışını
belirleyen belki de en önemli etken, toplum içi ve toplumlar arası
ilişkilerin ön koşuludur
.” (Toklu 2009: 13).

Çok yönlü ve karmaşık bir yapıya sahip olan dil, insanın dünyadaki
yerini ve değerini belirleyen, insanı insan yapan büyülü bir varlıktır
(Aksan 1998: 11).

Kendine özgü kuralları olan dil, bir değerler sistemidir. “Dili
oluşturan her belirtinin işlevi, görevi ve değeri vardır. Dil, bir yandan
fiziksel yasalarla, bir yandan da kendi doğasından kaynaklanan ses
bilgisel, anlam bilgisel vb. yasalarla işler; özgül ve evrensel nitelikler
çerçevesinde biçimlenir. Aynı dili konuşan insanlar, önceden hazırlanmış
bu şifre dizgesinden yararlanırlar.”
(Eker 2009: 4).

Dilin yapısının, işleyişinin belirlenmesi için dili oluşturan her
unsurun özellikle de eklerin görevlerinin çok iyi bilinmesi gerekir. Türk
dilinde kelimeyi meydana getiren unsurlar “kök+
yapım ekleri+ çekim
ekleri”
şeklinde sıralanır. Yapım ve çekim eklerinin görevleri birbirinden
farklıdır. Türk dilinin en büyük özelliklerinden biri, eklerin kelime
bünyesinde bir görevde kullanılmasıdır. Bir ek, istisnalar dışında
(iç+ten+lik, göz+de) ya yapım ya da çekim ekidir. Eklerin üst üste
gelmesi, Türk dilinin ve genellikle sondan eklemeli dillerin en büyük
özelliğidir (Deny 2000: 6).

1.1. Hâl Kategorisi

Hâl, ismin kendi dışında kalan kelimelerle çeşitli münasebetlerini
ifade eden gramer kategorisidir. İsimler, kelime grupları ve cümleler
içinde diğer kelime türleri ile münasebetleri sırasında farklı durumlarda
bulunurlar. İsimlerin isimler, fiiller ve edatlarla münasebeti sırasında
içinde bulundukları durumlara ismin hâlleri adı verilir. Her hâl, farklı bir
münasebet ifade eder ve her münasebet ifadesi için isim, farklı bir hâlde
bulunur. İsimler, bu münasebetleri çoğunlukla ekli, bazen de eksiz olarak
kurar. İsimleri çeşitli münasebetler için değişik durumlara sokan bu
eklere
hâl ekleri adı verilir (Ergin 1990: 121, 215).

Her dilin belli bir ses yapısı ve işleyişi vardır. Bir dilin gramer
yapısı, onu diğer dillerden ayıran temel ölçütlerden biridir. Bu sebeple
dünya dillerinin birçoğunda hâl kavramı bulunmakla birlikte, bunların
sayısı, şekil ve işleyişleri farklıdır. Örneğin Eski Yunancada beş,
Latincede altı hâl varken bunların asıl kaynağı olan Hint-Avrupa ana
dilinde sekiz hâl mevcuttur. Eski Almancada sekiz hâl varken bugün dört
hâl bulunmaktadır. Eski Slavcada hâl sayısı önce beş, sonra yedi iken
bugünkü Rusçada altı hâl kalmıştır. Arapçada ise ismin üç hâli söz
konusudur. Bunun yanında Fransızca ve Farsça gibi hâl kategorisi
bulunmayan dillerde bu eklerin işlevini bazı ön ekler ve kelimelerin
değişik dizilmeleriyle meydana gelen gramer şekilleri karşılamaktadır
(Buran 1996: 12).

Tarihî ve Çağdaş Türk lehçeleri üzerine yapılmış gramer
çalışmalarında, Türkçede ismin kaç hâlinin olduğu konusunda farklı
değerlendirmeler yapılmıştır. Bu değerlendirmeleri görebilmek için söz
konusu çalışmalardan bir kısmı şöyledir:

Jean Deny, ismin hâllerini beş başlık altında inceler: “müzâfün
ileyh
(génitif), başka bir mefhumun kendi mefhumuna ait olduğunu
bildiren kelime:
(in-lenik); mefülün bih (accusatif), fiili yüklenen kelime:
(
i-lenik); mefülün ileyh (datif), fiil kendisine tahsis edilen ve yöneltilen
kelime:
(e-lenik); mefülün anh (ablatif), fiil kendisinden doğan kelime:
(den-lenik); mefülün fih (locatif), fiil kendisinden vukua gelen kelime
(de-lenik).” Deny, ayrıca bunlara “görelik (nazarenlik, nisbîlik=relatif),
bir mefhumun başka bir mefhuma göre olmasını bildiren kelimedeki (ce-
lenik)
hâli”ni de ilâve eder (Deny 1941: 172-173).

A. V. Gabain, ismin hâllerini belirsiz hâl, ilgi hâli, yaklaşma hâli,
yükleme hâli, bulunma-ayrılma hâli, ayrılma hâli, vasıta hâli, eşitlik hâli
ve yön hâli olmak üzere dokuz başlık altında inceler (Gabain 2000: 63¬
65).

A. N. Kononov, ismin hâlleri için çekim terimini kullanmış ve
nominatif, genitif, datif, akuzatif, lokatif ve ablatif olmak üzere ismin altı
hâlinden bahsetmiştir (Kononov 1956: 109-110).

Muharrem Ergin, Türkçede isimlerin ifade ettikleri münasebetlere
göre
nominatif (yalın hâl), genitif (ilgi hâli), akuzatif (yapma hâli), datif
(yaklaşma hâli), lokatif (bulunma hâli), ablatif (uzaklaşma hâli),
instrumental (vasıta hâli), ekvatif (eşitlik hâli)
ve direktif (yön gösterme
hâli) hâlleri
olduğunu ifade eder (Ergin 1990: 216-217).

Tahsin Banguoğlu, isimleri belirli kılmaya yarayan çekim hâllerini
‘iççekim hâlleri ve ‘dışçekim hâlleri olarak iki bölüme ayırır: tçekçim
hâlleri
olarak kim hâli, kimi hâli, kime hâli, kimde hâli, kimden hâli ve
kimin hâlini göstermiş; dışçekim hâlleri olarak da kimle hâli, kimce hâli,
kimli hâli
ve kimsiz hâlini belirtmiştir (Banguoğlu 2000: 324-331).

Konstantin Lübimov, asıl hâl, geçiş, iyelik, istikamet, yer, çıkış hâli
olarak altı hâlin varlığını kabul etmiştir (Lübimov 1959: 688-690).

Eckmann, Çağatay Türkçesinde yalın, genitif, datif, akuzatif,
lokatif, ablatif, eşitlik, vasıta
ve yön hâli olarak ismin dokuz hâli
olduğunu belirtip vasıta hâli ekinin kalıplaştığını, yön gösterme ekinin ise
sadece birkaç zarfta kaldığını ifade eder (Eckmann 2003: 63-77).

Talat Tekin, ismin dokuz hâlinin olduğunu belirtir. Bunlar yalın
durum, ilgi durumu, belirli nesne durumu, verme-bulunma durumu,
bulunma-çıkma durumu, yönelme durumu, eşitlik durumu, araç durumu
ve birliktelik durumudur (Tekin 2003: 105).

Oya Adalı, Belirteçlik Ardılları başlığı altında ismin yönelme,
kalma, çıkma, eşitlik ve bağlama
hâllerini ele alırken yükleme hâlini
Nesne Ardılı; ilgi hâlini Tamlayan Ardılı başlığı altında ayrı birer ek
olarak inceler (Adalı 2004: 67-70).

Çağatay Türkçesinin devamı olarak gelişen Özbek Türkçesi gramer
çalışmalarından
Özbek Tili Grammatikası I. Tom Morfologiya
(Abdrurahmanov 1975: 191), Hazirgi Özbek Adabiy Tili
(Şaabdurahmanov-Askarova vd. 1980: 225) ve Özbek Tilining Ameliy
Grammatikası
(Abdurahmanov-Rafiyev vd. 1992: 132) adlı çalışmalarda

ismin hâlleri altı grupta değerlendirilir: baş kelişik “yalın hâl”, karatkıç
kelişigi
“ilgi hâli”, tüşüm kelişigi “yükleme hâli”, çıkış kelişigi “çıkma
hâli”,
cöneliş kelişigi “yönelma hâli” ve orin kelişigi “bulunma hâli”.

Abdurahmanov vd., hâl eklerini karatkıç koşimçesi “ilgi eki” ,
tüşüm koşimçesi “yükleme eki”, cöneliş koşimçesi “yönelme eki”, orin-
çıkış koşimçesi
“bulunma-çıkma eki” vasıta koşimçesi “vasıta eki”
şeklinde beş grupta değerlendirir (Abdurahmanov-Rüstemov 1982: 30¬
32).

Tuncer Gülensoy, ismin hâllerini yalın hâlden başka ilgi hâli,
yükleme hâli, yönelme hâli, bulunma hâli, ayrılma hâli, vasıta hâli, eşitlik
hâli, yön gösterme ekleri, sebep gösterme ekleri
olarak inceler (Gülensoy
1988: 79-85).

Nurettin Koç, ismin altı hâli olduğunu ifade eder: “yalın durum,
belirtme durumu, yönelme durumu, kalma durumu, çıkma durumu,
tamlayan durumu.”
(Koç 1996: 169-171).

Rüstemov, “Kelişik Formaları” başlığı altında ismin hâllerini, baş
kelişik, karatkıç kelişigi, tüşüm kelişigi, cöneliş kelişigi, orin-peyt kelişigi,
çıkış kelişigi
olarak altı grupta inceler (Rüstemov 1990: 16).

Şinasi Tekin, ismin hâllerini yalın, ilgi, yükleme, verme, bulunma,
çıkma, vasıta, eşitlik, yön gösterme ve vokatif
hâli olarak sınıflandırır
(Tekin 1992: 69-119).

Sultan Mahmut Kaşgarlı, ismin hâllerini on bir grupta
değerlendirir:
yalın hâl (nominatif hâli), ilgi (genitif) hâli, yapma
(akkuzatif) hâli, yaklaşma (datif) hâli, bulunma (lokatif) hâli, uzaklaşma
(ablatif) hâli, vasıta (enstrümental) hâli, eşitlik (ekvatif) hâli, yön
gösterme (direktif) hâli, benzetme hâli
ve sınırlama hâli (Kaşgarlı 1992:
79-80
).

Çağdaş Türk lehçelerinde ismin adlıg (yalın), yiyelik (ilgi), yönlük
(yönelme), te'sirlik (yükleme), yerlik (bulunma), çıhışlıg (ayrılma)
olmak
üzere altı hâli olduğunu ifade eden Zeynalov, Türkiye Türkçesinde1
kullanılan hâl eklerini
yalın, tamlayan, yönelme, yükleme, kalma ve çıkma
hâli ekleri
olarak belirtir. Bazı Türk lehçelerinde (Kazak, Karaçay-
Balkar, Çuvaş), diğerlerinden farklı olarak
birgelik “beraberlik” ve
çağırış hâlleri isimli iki hâl biçimi daha olduğunu, ayrıca Saha (Yakut)
Türkçesinde de dört hâl biçimi bulunduğunu belirtir: 1.
Hususi (özel) hâl
(-da,-de,-do,-dö), 2.Vasite (araç) hâli (-ınan,-inen),
3. Birgelik
(birliktelik) hâli (-lıın,-tıın),
4. Mügayise (karşılaştırma) hâlli (-daağar-
laağar,-naağar)
(Zeynalov 1993: 75-77).

Cengiz Alyılmaz, ismin hâllerini on dokuz başlık altında inceler:
belirten hâli, belirtilen hâli, nesne hâli, bulunma hâli, ayrılma hâli,
çıkıştık hâli, yönelme hâli, birliktelik-beraberlik hâli, karşılıklılık hâli,
hedef hâli, sebep hâli, vasıta hâli, görelik hâli, nasıllık hâli, nicelik hâli,
karşılaştırma hâli, sınırlandırma hâli, benzetme hâli, seslenme hâli
(Alyılmaz 1994: 50-51).

Ali Fehmi Karamanlıoğlu, İsim Çekimi başlığı altında yalın hâlden
başka ilgi, yükleme, yönelme, bulunma, çıkma, vasıta, eşitlik ve yön
gösterme hâli
eklerine değinir (Karamanlıoğlu 1994: 64-76).

Rıdvan Öztürk, ismin hâllerini ona ayırır: yalın hâl, ilgi hâli,
yükleme hâli, yönelme hâli, bulunma hâli, çıkma hâli, eşitlik ve benzerlik
hâli, vasıta hâli, sınırlama hâli
ve sebep hâli (Öztürk 1994: 50-53).

F. Kadri Timurtaş, yalın hâlden başka, genitiv, dativ, akkuzativ,
lokativ, ablativ, ekvativ (eşitlik), cihet (direktiv)
ve instrumental (vasıta)
eklerine yer verir (Timurtaş 2005: 85-92).

Necmettin Hacıeminoğlu, ismin hâllerini yalın, ilgi, yükleme,
yönelme, bulunma, ayrılma, eşitlik, vasıta
ve gösterme hâli olarak tasnif
eder (Hacıeminoğlu 2008: 29-31).

Jaklin Kornfilt'in, ismin hâllerini; yalın (nominative/absolute),
yükleme (accusative/objective), yönelme (dative), bulunma (locative),
çıkma (ablative) ve ilgi (genitive) hâli olarak altı grupta değerlendirir.
Kornfilt, vasıta veya birliktelik fonksiyonu ile kullanılan
+ (y)lA ekini
clitic” olarak nitelendirir ve karşımıza hem ek hem de edat (ile) olarak
çıkabilen bu dil unsurunun hâl eki olarak görülmediğini ifade eder
(Kornfilt 1997: 212-215).

Himmet Biray, hâl kavramını yalın hâl ilgi hâli, yükleme hâli,
yönelme hâli, bulunma hâli, çıkma hâli, vasıta hâli, eşitlik hâli
ve
sınırlama hâli (limitatif hâli) olarak dokuz başlık altında inceler (Biray
1999: 221).

Sadettin Özçelik ve Münir Erten isimlerin yedi hâlde
bulunduklarını belirtilir: “1.
Yalın durum, 2. İlgi durumu, 3. Yükleme
durumu, 4. Yönelme durumu, 5. Bulunma durumu, 6. Ayrılma durumu, 7.
Araç-Birliktelik (vasıta) durumu”
(Özçelik-Erten 2000: 116).

Volkan Coşkun ismin hâllerini yalın hâl, ilgi hâli, yükleme hâli,
yönelme hâli, bulunma hâli, çıkma hâli, vasıta hâli, eşitlik ve benzerlik
hâli,
yön gösterme hâli ve sınırlama hâli olarak on grupta inceler
(Coşkun 2000/1: 75-79).

Nadir Engin Uzun, konu ile ilgili olarak şu açıklamalarda bulunur:
“İlgili AÖ'lerin (Ad Öbeği) biçimbilimine bağlı olarak dil bilgisinde iki
tür DURUM bulunduğunu varsayabiliriz. Soyut durum ve soyut olmayan,
daha teknik deyişle, biçimbilimsel durum. Bir soyut durum, belirli bir
güdülenmeyle biçimbilimsel olarak da sunulabilir ama biçimbilimsel
durum, her zaman biçimbilimsel olarak yansıtılan Durumdur. Türkçede
şu ana kadar gördük ki iki soyut durum (yalın ve belirtme), üç
biçimbilimsel durum (yönelme, kalma ve çıkma) bulunmaktadır. belirtme
durumu, ilgili AÖ'nün anlambilimine bağlı olarak biçimsel olarak da
sunulmaktadır
.” (Uzun 2000: 192).

Ahmet Caferoğlu, Köktürkçenin ana dil bünyesindeki isim çekim
eklerini
nominatif, genitif, datif-latif, akuzatif, lokatif-ablatif,
enstrümental, allatif-direktif, ekvatif, beraberlik eki
ve nispet eki şeklinde
on başlık altında ele alır (Caferoğlu 2001: 137-139).

Osman Mert, ismin hâllerini yirmi başlık altında değerlendirir:

seslenme hâli, özne hâli, belirten hâli, belirtilen hâli, nesne hâli, yerde
bulunma hâli, zamanda bulunma hâli, ayrılma hâli, birliktelik-beraberlik
hâli, hedef hâli, yönelme hâli, sebep hâli, vasıta hâli, nasıllık hâli, nicelik
hâli, görelik hâli, karşılaştırma hâli, benzetme hâli, sınırlandırma hâli,
karşıtlık hâli ve yaklaşma/varma hâli
(Mert 2002: 17-193).

Sezai Güneş, isimlerin ayrılma, bulunma, ilgi, yükleme, yönelme,
yön gösterme, vasıta
ve eşitlik hâllerini karşılamak üzere çekimlendiğini
ifade eder (Güneş 2003: 75-82).

Gürer Gülsevin, işletme eklerini ögeleri belirleyiciler ve bağlantı
kurucu ekler
olarak iki gruba ayırır. Ögeleri belirleyiciler grubuna yalın
hâl, belirtme hâli, yönelme hâli, bulunma hâli, ayrılma hâli, vasıta hâli
ve eşitlik hâlini dahil ederken tamlayan eki şeklinde adlandırdığı ilgi
hâlini iyelik ekleriyle birlikte
“bağlantı kurucu ekler” grubuna dahil eder
(Gülsevin 2004: 1267-1283).

Hanifi Vural, Ali Osman Solmaz ve Recep Karaatlı, ismin
hâllerini,
yalın hâl (nominatif), ilgi hâli (genetif), yükleme hâli (akuzatif),
yönelme hâli (datif), bulunma hâli (lokatif), ayrılma-çıkma hâli (ablatif),
eşitlik hâli (ekvatif), vasıta hâli (instrümental), yön gösterme hâli
(direktif)
ve karşılaştırma hâli (komperatif) olmak üzere on gruba
ayırarak değerlendirir (Vural-Solmaz vd. 2006: 54-57).

Recep Toparlı ve Hanifi Vural, ilgi, yükleme, yönelme, bulunma,
ayrılma, vasıta, eşitlik, yön bildirme, aidiyet
ve karşılaştırma eki hâl
ekleri olarak verir (Toparlı-Vural 2007: 37-41).

Zeynep Korkmaz Türkiye Türkçesindeki ismin hâllerini sekiz
başlık altında inceler ve bu hâlleri
“yalın durum, ilgi durumu, yükleme
durumu, yönelme durumu, bulunma durumu, çıkma durumu, vasıta
durumu
ve eşitlik durumu” olarak adlandırır (Korkmaz 2007/1: 23-25).

Gülsel Sev, dokuz hâl üzerinde durur: yalın hâl, ilgi hâli, yükleme
hâli, yönelme hâli, bulunma hâli, çıkma hâli, vasıta hâli, eşitlik hâli
ve
yön gösterme hâli. (Sev 2007: 40).

Rıdvan Öztürk, Özbek Türkçesindeki ismin hâllerini sekiz başlık
altında inceler:
ilgi hâli, yükleme hâli, yönelme hâli, bulunma hâli, çıkma
hâli, vasıta hâli, sınırlama hâli
ve eşitlik hâli (Öztürk 2007: 291-354).

Habibe Yazıcı Ersoy, Hâl Kategorisi ve Hâl Ekleri (tsimnis Keliş
Kategorisi)
başlığı altında ismin hâllerini on bir gruba ayırır: yalın hâl
(baş keliş), ilgi hâli (igilik keliş), yükleme hâli (çüşüm keliş), yönelme hâli
(yöne (a)liş keliş), bulunma hâli (urun keliş), çıkma hâli (çıkış keliş)ü,

vasıta hâli, eşitlik hâli (Te (a)sle (a)ştürme (a) keliş), benzerlik hâli
(uhşatma keliş), sebep hâli ve sınırlama hâli
(Yazıcı Ersoy 2007: 355¬
428
).

Ceyhun Vedat Uygur, ismin hâllerini on başlık altında
değerlendirir:
yalın hâl (ataw seplik), ilgi hâli (iyelik sepligi), yükleme
hâli (tabıs sepligi), yönelme hâli (barıs sepligi), bulunma hâli (orın
sepligi), çıkma hâli (şığıs sepligi), vasıta hâli, eşitlik hâli, yön gösterme
hâli
ve sınırlama hâli (Uygur 2007: 543-622).

Mustafa Öner, hâl eklerini, ilgi, yükleme, yönelme, bulunma,
çıkma, eşitlik, vasıta, yön, sebep
ve sınırlama hâli ekleri olarak on başlık
altında sınıflandırır (Öner 2007: 679-748).

Zühal Yüksel, Kırım-Tatar Türkçesindeki hâl eklerini ilgi,
yükleme, yönelme, bulunma, çıkma, vasıta, eşitlik, yön
ve sınırlama
olarak dokuz gruba ayırır (Yüksel 2007: 811-882).

Ufuk Tavkul, Karaçay-Malkar Türkçesinde ismin hâllerini dokuza
ayırır:
ilgi, yükleme, yönelme, bulunma, çıkma, vasıta, eşitlik, yön ve
sınırlama hâli (Tavkul 2007: 883-938).

Mehmet Vefa Nalbant, ismin hâllerini yalın hâl (nominatif), ilgi
hâli (genitif), yükleme hâli (akuzatif, yönelme hâli (datif, bulunma hâli
(lokatif), ayrılma hâli (ablatif), vasıta hâli (instrumental), eşitlik hâli
(ekvatif)
ve yön gösterme hâli (direktif) olmak üzere dokuz başlık altında
ele alır (Nalbant 2008: 30-61).

Günay Karaağaç, Ekli ve Edatlı Hâl Çekimi başlığı altında ismin
hâllerini on üç grupta inceler:
“yalın hâl (nominative), ilgi hâli (genitive),
yapma hâli (accusative), yaklaşma hâli (dative), bulunma hâli (locative),
uzaklaşma hâli (ablative), vasıta hâli (instrumental), eşitlik hâli
(aquative), yön hâli (directive), sebep hâli (causative), karşılaştırma hâli
(comparative), benzerlik hâli (similative) ve sınırlama hâli (terminative,
limitative).”
(Karaağaç 2009: 61-82).

Bu çalışmaların dışında Tahir Nejat Gencan (Gencan 1979: 155),
M. Kaya Bilgegil (Bilgegil 1984: 175), Tufan De
mir (Demir 2006: 110)
isimin hâllerini
yalın, -i, -e, -de, -den olmak üzere beşe ayırır.

Tarihî ve Çağdaş Türk Lehçeleri üzerine yapılmış Bütün bu
çalışmalar incelendiğinde ismin hâllerini karşılayan eklerin sayısı
konusunda farklı değerlendirmeler yapıldığı görülür. Söz konusu
çalışmalarda hâl eklerinin sayısı en az beş, en çok yirmi olarak
gösterilmiştir
Yalın hâl, belirtme hâli, yönelme hâli, bulunma hâli ve
çıkma hâli ekleri, ismin hâlleri olarak gösterilen ortak yapılardır.

Çalışmamızın konusu olan sınırlama hâli ise incelenen eserler
arasında sadece Kaşgarlı ( 1992: 87), Alyılmaz (1994: 80-81), Öztürk
(1994: 53: Öztürk 2007: 291-354), Biray (1999: 245-246), Coşkun
(2000/1: 79), Mert (2002: 181-186), Yazıcı Ersoy (2007: 355-428),
Uygur (2007: 543-622), Öner (2007: 679-748), Yüksel (2007: 811-882),
Tavkul (2007: 883-938) ve Karaağaç (2009: 81-82)'ın çalışmalarında hâl
kategorisi bünyesinde değerlendirilmiştir.

2. Sınırlama Hâli

Türk Dil Kurumunun Büyük Türkçe Sözlük'ünde “Bazı dillerde,
fiille anlatılan eylemin yayılış sınırını göstermek üzere ismin girdiği
çekim hâli” şeklinde tanımlanan (http://tdkterim.gov.tr/bts/) sınırlama
hâli, diğer bazı gramer çalışmalarında aşağıdaki şekillerde açıklanmıştır:

“Bir işin, hareketin, sınırını, hududunu bildiren hâldir.” (Alyılmaz
1994: 80).

“Fiilin yapısını çeşitli bakımlardan sınırlamak için ismin aldığı
hâldir
.” (Öztürk 1994: 53).

“Sınırlama hâlindeki isim, fiilin hareketini 'yer', 'zaman' ve
'cereyan ediş tarzı' bakımından sınırlandırmaktadır
.” (Biray 1999: 245).

“Bir işin, hareketin, konunun başlangıç veya bitiş sınırını belirtir.”
(Mert 2002: 181).

“Failin hareketinin başka bir ismin varlık sınırına kadar
gerçekleştiğini, hareketin uzaydaki mesafesini belirtir.”
(Öner 2003: 147¬
157).

“İsimlere yönelme ekinden sonra gelerek mekânda ve zamanda
sınırlama gösteren ektir.”
(Korkmaz 2007/2: 191).

“Söz öbeklerinde ve cümlelerde eylemin gerçekleşmesinin sınırlı
oluşunu göstermek için, sınırın adı olan söz, sınırlama çekimine sokulur.”
(Karaağaç 2009: 81)

Yukarıdaki tanımlardan yola çıkarak fiilin gösterdiği işi, hareketi,
yer ve zaman bakımından sınırlandıran isimlerin içinde bulunduğu hâl
olarak tanımlayabileceğimiz sınırlama hâli, Çağatay Türkçesinde ve
Çağdaş Türk lehçelerinde
+GAÇA eki ve ek+edat yapısıyla karşılanır.
Türkiye Türkçesinde
+A kadar, +A dek, +A değin, +DAn öte, +DAn beri
dil birlikleri ile fiillere yer ve zaman açısından sınırlandırma anlamı
yükleyen sınırlama hâlinin Tarihî Türk lehçelerindeki durumu aşağıda
açıklanmıştır:

Eski Türkçe:

Cengiz Alyılmaz, sınırlandırma hâlini ifade etmek için +sArU,
+rA, ngA, +KA
eklerinden ve ngA tegi, +KA tegi ek+edat
birleşimlerinden istifade edildiğini belirtir:
kün togsık+ka “gün
doğusuna, gün doğusuna kadar”,
kün batsıkı+sa “gün batısına, gün
batısına kadar”,
tarduş şad+ra “Tarduş şadına kadar”, kün
ortusı+saru
“gün ortasına, gün ortasına kadar”, şantus yazı+ka tegi
“Şantung ovasına kadar”, yir bayırku yiri+se tegi “Yir Bayırku yerine
kadar” (Alyılmaz 1994: 80-81).

Zeynep Korkmaz, Köktürk, Karahanlı, Harezm Türkçelerinin
mevcut metinlerinde
+ça ekinin sınırlama görevinin işlek olmadığını,

yazıtlarda ancak ben Bilge Tonyukuk altun yışğaça keltimiz (ETY 112B,
37) cümlesindeki gibi birkaç örnek bulunduğunu belirtir (Korkmaz 1995:
12-84).

Volkan Coşkun, Eski Türkçede +geçe eki yerine yönelme hâli eki
teg, tegi edatlarının kullanıldığım belirtir: Bu Tabgaçda yırıya teg oguz
ara yeti eren yagı bolmuş.
“Bu Çin'de kuzeye doğru Oğuzlar arasında
yedi er düşman olmuş.” (ETY 128, 5).
Birgerü tokuz ersinke tegi süledim.

“Güneyde Dokuz Ersine kadar sefer ettim.” (ETY, KT, I C 3), Katısa

tegi kalmaduk, bükise tegi kodmadık... “Kıyısına, bucağına kadar hiçbir
yer kalmamış.” (BTK, Ir., 9) (Coşkun 2000/2: 429-438).

Karahanlı Türkçesi:

Karahanlı Türkçesinde +geçe eki yerine yönelme durumu eki +
tegi, tegü, tegin
edatları kullanılmıştır. İdi edgü tuttusbu ödke tegi. “Bu
zamana kadar sen bana çok lutuf ve ihsanda bulundun.” (KB 1259).
Başısa tegi bağna sadım neçe “Sonuna kadar kaç basamak olduğunu
saydım.” (KB 6034).
Kırkyılğa tegin bay çığay tüzlinir “Kırk yıla değin
zengin yoksul bir olur.” (DLT I, 349-13).
Küninis küline tegü yağı
“Kumanın külüne kadar düşman” (DLT III, 237-10) (Coşkun 2000/2:
429-438).

Harezm Türkçesi:

Harezm Türkçesinde sınırlama fonksiyonu yönelme hâli eki + tegi,
tigi, tegrü, deginçe
edatları ile karşılanır: Kıyametğa tegi meşru kıldım
(Rb. 140v-18); Atlığyirge tegi yalğuz athğbarğay (NF, 10-9); Uş ançaka
tigi kim yir bozulsa
(K. 201); tizise tegrü “dizine kadar” (ME, 91-2);
Kırkkünge deginçe (Ost. Gr. 184) (Coşkun 2000/2: 429-438).

Kıpçak Türkçesi:

Bu dönemde de yönelme hâli eki + tegrü, tigrü, tigri, degri, deyri,
degin, dakın, deginçe, dakınça
yapısı +geçe sınırlama ekinin yerine

kullanılır: Ançağa tegrü kim... (Kit. N, 42-2); Yimekten burusa tigrü
tolusen
(GT, 123-10); Ol vakıtka tigri kim... (GT, 134-12); Uşbu küne
degin atarlar
(Kit. N, 21-5); Mekkeke dakın yorıdum (Kıp. Gr. 142);
Evden mindüm kal'ağa deginçe (Kıp. Gr. 142); Balıknı yidüm başısa
dakınça
(Kıp. Gr. 142) (Coşkun 2000/2: 429-438).

Sınırlama hâlinin Çağatay Türkçesindeki kullanımına geçmeden
önce bu hâlin Çağatay Türkçesinin devamı niteliğinde gelişen Özbek ve
Yeni Uygur Türkçelerindeki kullanımına bakıldığında; A Von Gabain'in

+GACA ekini ve kadar edatını sınırlama fonksiyonunu üstlenen yapılar
olarak gösterdiği görülür.
+GA ekini yönelme hâli eki ve CA ekini de
eşitlik eki olarak nitelendiren Gabain, bu ek için
mart aygaça “mart ayına
kadar”,
üyimgaça “evime kadar” gibi örnekler verirken (Gabain 1945:
65);
kadar edatı için Buharaka kadar “Buhara'ya kadar”, küzge kadar
“sonbahara kadar” örneklerini verir (Gabain 1945: 66).

Yeni Uygur Türkçesinde sınırlama hâli için +kiçe, +kiçe, +ğiçe,
+giçe
ekleri kullanılır: işkiçe, balamğiçe, küçkiçe vb. (Öztürk 1994: 53).

Ayrıca Çağdaş Türk Lehçelerinde sınırlama hâli için dek, dek,
değin (> deyin, deyim, teyin, teki~dakın), cuvuk, çeyin (>şeyin), çakı,
çaklı, tikle, kadar (>geder), kimi, öte, beri
edatlarının kullanıldığını ifade
eden Günay Karaağaç Yeni Uygur Türkçesinde bu hâlin
tige/tege, çağlik,
keder
edatları ile de karşılandığını belirtir (Karaağaç 2009: 81-82).

Tarihî Türk Lehçeleri

Köktürk/Uygur

Türkçesi

+gArU, +rA, ngA, +KA; ngA tegi, +KA tegi

Karahanlı Türkçesi

yönelme durumu + tegi, tegü, tegin

Harezm Türkçesi

yönelme durumu + tegi, tigi, tegrü, deginçe

Kıpçak Türkçesi

yönelme durumu + tegrü, tigrü, tigri, degri, deyri, degin,
dakın, deginçe, dakınça,

Çağatay Türkçesi

+ğaça, +geçe, +kaça, +keçe; yönelme durumu + degin,
deginçe, degünçe, tegi, degrü, tegrü, tigrü, tegüre

Türkiye Türkçesi +A değin, +A dek, +A kadar, +DAn öte, +DAn beri

Özbek Türkçesi +geçe, +keçe, +kaça; kader, çâğli

Yeni Uygur Türkçesi +giçe, +ğeçe, +kiçe, +kiçe, tige/tege, çağlik, keder

2.1. Çağatay Türkçesinde Sınırlama Hâli

Kitabelerde, Uygur yazmalarında, Karahanlı, Harezm ve Kıpçak
dönemi eserlerinde edatlarla karşılanan sınırlama fonksiyonu, ilk olarak
Çağatay Türkçesi döneninde
+geçe eki ile karşılanmaya başlar (Coşkun
2000/2: 429-438).

Janos Eckmann, eşitlik ekinin yönelme hâlinden sonra
getirilmesiyle oluşan
+GAÇA ekinin, bir hareketin vesile olduğu sonuç
veya hedefe işaret ettiği için sınırlama fonksiyonunda kullanıldığım ifade

eder: yarım küngeçe “yarım güne kadar” (İsk. 209B:19), otuz yaşka

yakınğaça nazm étmeydür érdi. “Otuz yaşlarına kadar şiir yazmamış

idi.” (Mec. 60B:3), kıyametğaça “kıyamete kadar” (Mec. 36:2), yol

yürüp kéçe subh çagığaça yéttiler. “Gece yol yürüyüp sabaha doğru
şehrin kıyısına kadar ulaştılar.” (SS 139:387) (Eckmann 2003: 77).

Zeynep Korkmaz, Çağatay Türkçesi ile ilgili gramer kitapları ve
lügatlerin eşitlik ekinin sınırlama görevini
intihâ “gösteren” anlamdaki
kullanılışı şeklinde verdiklerini; ekin bu görevi ile zaman ve yer gösteren
kelimelerde sık sık kullanıldığını belirtir:
amisidin danişmendiğaça hiç

kaysı Türk tili bile tekellüm kıla almaşlar. (ML 169/12) (Korkmaz 1995:
12-84).

Anadolu ağızlarında, Çağdaş Türk Lehçelerinde, özellikle Özbek
ve Yeni Uygur Türkçelerinde kullanılmakta olan
+GAÇA eki Çağatay
Türkçesi eserlerinde de yaygın olarak görülür. Ancak bu dönemle ilgili
yapılmış gramer çalışmalarında ek, bağımsız bir hâl eki olarak
alınmaz,
+ÇA ekinin yönelme durumu ekinden sonra kullanılmasıyla
zamanda ve mekânda sınırlama ifade eden fonksiyonu olarak gösterilir.

Bu çalışmada +GAÇA eki sınırlama eki olarak gösterilip bu eki almış
olan isimlerin içinde bulunduğu hâl de
sınırlama hâli olarak
değerlendirilmiştir.

Çağatay Türkçesinde +geçe, +kaça, +keçe ekleri ile yapılan
sınırlama hâli aynı zamanda
yönelme hâli + degin, deginçe, degünçe,
tegi, degrü, tegrü, tigrü, tegüre
yapısı ve çağlığ/çağlık edatı ile de yapılır.
Bu sebeple çalışmamızda sınırlama hâli,
Ek ile Yapılan Sınırlama Hâli ve
Edatlarla Yapılan Sınırlama Hâli olarak iki ayrı grupta
değerlendirilmiştir.

2.1.1.    Ek İle Yapılan Sınırlama Hâli

2.1.1.1.    Sınırlama Hâli Ekinin Fonetik Özellikleri

2.1.1.1.1.    Ünlü İle Biten Kelimelerden Sonra

+ğaça, +geçe

Her kimerse zâhidlık kılsa ‘ilmsiz ‘ömrinis âhiriğaça divâne
bolğay.
“Kim ilimsiz zahitlik yaparsa ömrünün sonuna kadar divane
olacak.” (ÇFK 24b/1)

Çikti çünkim allısa bar u yakın cânığaça (NŞ 556/7)

Ammâ Sart ulusınıs erzâlidin eşrâfığaça ‘âmisidin

dânişmendiğaça hiç kaysı Türk tili bile tekellüm kıla almaslar. “Ama Sart
halkının en aşağısından en ileri gelenine, ümmîsinden bilginine kadar
hiçbiri Türk dili ile konuşamaz.” (ML 169/12)

Üç katlağaça bu hâl irdi. “Üç sefere kadar bu durumdaydı.”
(NMŞF 23/17)

2.1.1.1.2.    Tonlu Ünsüz ile Biten Kelimelerden Sonra

+ğaça, +geçe (nadiren +kaça)

Tasdın akşamğaça nâz uykusı içre ol köz “O göz, tan vaktinden
akşama kadar naz uykusu içindedir.” (NŞ 620/4)

Şabâhdın tüş vaktiçe ve pişindin akşamkaça olturup ança
işkılurlar.
“Sabahtan akşama kadar oturup öylece iş yaparlar.” (MÜNŞ-
AŞN IV 93)

Ve altı yılğaça anısldmetide bu nev’ bolur irdim. “Ve altı yıla
kadar onun hizmetinde bu şekilde oldum.” (NMŞF 238/449)

Bil Nevayı kim tefâvütdür kuyaştın ayğaça “Nevâyi şunu bil ki
güneşten aya kadar birbirinden h-farklıdır.” (NŞ 246/9)

Barsas Bağdâdğaça turnam/Seni izler-men izler-men “Turnam,
Bağdat'a kadar varsan da seni izlerim.” (BOD 82a/9)

Bir yılğaça kişi birlen sözleşmedi “Bir yıl kadar kimseyle
konuşmadı.” (ŞT 186/17)

Bizgeçe mihr ü vefa âyini bolmaydur nasb “Bize kadar sevgi ve
vefa ayini nasip olmayacaktır.” (YED 196/2)

Hilâfet bolğay otuz yılğaça tüz “Hilafet otuz yıla kadar doğru
olacak.” (ŞAŞA 38/220)

Asa tasğaça beyle evkât idi “Onlar tan vaktine kadar
zamanlarını böyle geçirdiler.” (Sİ 135/1315)

Bol atnı tahtnı üstidin târikistânğaça mindim. “Tarikistan'a kadar
bu tahtın üstünde bu ata bindim.” (ŞMM 214/20)

Tüngeçe urmakidi kögsige taş “Geceye kadar göğsüne taş vurmak
idi.” (LT 221/CLX -2835)

Tün yarımğaça ikimizge bu fen irdi “Gece yarısına kadar oyun
vardı.” (FK 634/4)

Ol yergeçe ekkisige pür-Aiz “O yere kadar ikisine coşku dolu...”
(LM 47/IV-202)

Ol zamânğaça kim yulduzlar âsmânda köp bolğay. “O zamana
kadar yıldızlar gökyüzünde çok olacak.” (ÇFK 16b/21)

2.1.1.1.3. Tonsuz Ünsüz İle Biten Kelimelerden Sonra

+kaça, +keçe

Kim baştın ayakkaça Aatâ-men “Baştan ayağa kadar hatalıyım.”
(LM 36/II-88)

Kıyâmetkaça ‘afv u bahşiş durur “Kıyamete kadar af ve
bahşiştir.” (Sİ 54/114 II)

Yirdin olup kökkeçe bir kâm asa “Yerden göğe kadar ona bir
istektir.” (HE-AŞN III 26/7)

Andın bu târihkaça yigirmi biş yıldur kim ol devletka müşerrefdür.
“O zamandan bu tarihe kadar yirmi beş yıldır ki o devletle
şereflenmiştir.” (MN I 320/T140)

2.1.1.1.4. Ekin Ünlü Uyumları Karşısındaki Durumu

2.1.1.1.4.1. Kalınlık-İncelik Uyumu

Sınırlama hâli eki kalınlık-incelik uyumuna uymakla birlikte,
uyumun görülmediği örneklere de rastlanabilmektedir.

Uyumun görüldüğü örnekler:

Tasdın akşamğaça nâz uykusı içre ol köz “O göz, tan vaktinden
akşama kadar naz uykusu içindedir.” (NŞ 620/4)

Kim baştın ayakkaça hatâ-men “Baştan ayağa kadar hatalıyım.”
(LM 36/II-88)

Barsas Bağdâdğaça turnam/Seni izler-men izler-men “Turnam,
Bağdat'a kadar varsan da seni izlerim.” (BOD 82a/9)

Bizgeçe mihr ü vefâ âyini bolmaydur nasıb “Bize kadar sevgi ve
vefa ayini nasip olmayacaktır.” (YED 196/2)

Yirdin olup kökkeçe bir kâm asa “Yerden göğe kadar ona istek
duyup... ” (HE-AŞN III 26/7)

Tüngeçe urmakidi kögsige taş “Geceye kadar göğsüne taş vurmak
idi.” (LT 221/CLX-2835)

Uyumun görülmediği örnekler

Her kimerse zâhidlık kılsa ‘ilmsiz ‘ömrinis âhiriğaça divâne
bolğay.
“Kim ilimsiz zahitlik yaparsa ömrünün sonuna kadar divane
olacak.” (ÇFK 24b/1)

Ammâ Sart ulusınıs erzâlidin eşrâfığaça ‘âmmsidin
dânişmendiğaça hiç kaysı Türk tili bile tekellüm kıla almaslar.
“Ama Sart
halkının en aşağısından en ileri gelenine, ümmîsinden bilginine kadar
hiçbiri Türk dili ile konuşamaz.” (ML 169/12)

Kıyâmetkaça ‘afv u bahşiş durur “Kıyamete kadar af ve
bahşiştir.” (Sİ 54/114 II)

2.1.1.1.4.2.    Düzlük-Yuvarlaklık Uyumu

Çağatay Türkçesinde sınırlama hâli eki düzlük-yuvarlaklık
uyumuna uyar.

Tasdın akşamğaça nâz uykusı içre ol köz “O göz, tan vaktinden
akşama kadar naz uykusu içindedir.” (NŞ 620/4)

Kim baştın ayakkaça Aatâ-men “Baştan ayağa kadar hatalıyım.”
(LM 36/II-88)

Bir yılğaça kişi birlen sözleşmedi. “Bir yıl kadar kimseyle
konuşmadı.” (ŞT 186/17)

Ol yergeçe ekkisige pür-Aiz “O yere kadar ikisine coşku dolu...”
(LM 47/IV-202)

Ol zamânğaça kim yulduzlar âsmânda köp bolğay. “O zamana
kadar yıldızlar gökyüzünde çok olacak.” (ÇFK 16b/21)

2.1.1.2.    Sınırlama Hâli Ekinin Kullanılış Özellikleri

2.1.1.2.1.    İsimlerde

2.1.1.2.1.1.    Kök ve Tabanlarda

Tasdın akşamğaça nâz uykusı içre ol köz “O göz, tan vaktinden
akşama kadar naz uykusu içindedir.” (NŞ 620/4)

Kim baştın ayakkaça Aatâ-men “Baştan ayağa kadar hatalıyım.”
(LM 36/II-88)

Barsas Bağdâdğaça turnam/Seni izler-men izler-men “Turnam,
Bağdat'a kadar varsan da seni izlerim.” (BOD 82a/9)

Bir yılğaça kişi birlen sözleşmedi. “Bir yıl kadar kimseyle
konuşmadı.” (ŞT 186/17)

Yirdin olup kökkeçe bir kâm asa “Yerden göğe kadar ona istek
duyup... ” (HE-AŞN III 26/7)

Tün yarımğaça bu nev’ idi “Gece yarısına kadar bu şekildeydi.”
(BD 108/7)

2.1.1.2.1.2.    İyelik Eki Almış Kelimelerde

Her kimerse zâhidlık kılsa ‘ilmsiz ‘ömrinis âAiriğaça divâne
bolğay.
“Kim ilimsiz zahitlik yaparsa ömrünün sonuna kadar divane
olacak.” (ÇFK 24b/1)

Ammâ Sart ulusınıs erzâlidin eşrâfığaça ‘âmmsidin

dânişmendiğaça hiç kaysı Türk tili bile tekellüm kıla almaslar. “Ama Sart
halkının en aşağısından en ileri gelenine, ümmîsinden bilginine kadar
hiçbiri Türk dili ile konuşamaz.” (ML 169/12)

2.1.1.2.2. Zamirlerde

Asaça oğlığa hem-râh bolğay “Oraya kadar oğluna yol arkadaşı
olacak.” (FŞ 195/64)

Bizgeçe mihr ü vefâ âyini bolmaydur nasıb “Bize kadar sevgi ve
vefa ayini nasip olmayacaktır.” (YED 196/2)

2.1.1.3. Sınırlama Hâli Ekinin Söz Dizimindeki İşlevleri

2.1.1.3.1.    Zamanda Sınırlama İşlevi

+geçe, +kaça, +keçe ekleri isimlerin sonuna gelerek onların
anlamlarını zaman bakımından sınırlar.

Her kimerse zâhidlık kılsa ‘ilmsiz ‘ömrinis âAiriğaça dmvâne
bolğay.
“Kim ilimsiz zahitlik yaparsa ömrünün sonuna kadar divane
olacak.” (ÇFK 24b/1)

Tasdın akşamğaça nâz uykusı içre ol köz “O göz, tan vaktinden
akşama kadar naz uykusu içindedir.” (NŞ 620/4)

Ve altı yılğaça anısAdmetide bu nev’ bolur irdim. “Ve altı yıla
kadar onun hizmetinde bu şekilde oldum.” (NMŞF 238/449)

Andın bu târmAkaça yigirmi biş yıldur kim ol devletka müşerrefdür.
“O zamandan bu tarihe kadar yirmi beş yıldır ki o devletle
şereflenmiştir.” (MN I 320/T140)

Tün yarımğaça bu nev’ idi “Gece yarısına kadar bu şekildeydi.”
(BD 108/7)

Bir yılğaça kişi birlen sözleşmedi. “Bir yıl kadar kimseyle
konuşmadı.” (ŞT 186/17)

Ol zamânğaça kim yulduzlar âsmânda köp bolğay. “O zamana
kadar yıldızlar gökyüzünde çok olacak.” (ÇFK 16b/21)

2.1.1.3.2.    Mekânda Sınırlama İşlevi

+ğaça +geçe, +kaça, +keçe ekleri isimlerin sonuna gelerek onların
anlamlarını mekân bakımından sınırlar.

Kim baştın ayakkaça hatâ-men “Baştan ayağa kadar hatalıyım.”
(LM 36/II-88)

Bil Nevâyi kim tefâvütdür kuyaştın ayğaça “Nevâyi şunu bil ki
güneşten aya kadar birbirinden farklıdır.” (NŞ 246/9)

Barsas Bağdâdğaça turnam/Seni izler-men izler-men “Turnam,
Bağdat'a kadar varsan da senin arkandan gelirim.” (BOD 82a/9)

Yirdin olup kökkeçe bir kâm asa “Yerden göğe kadar ona istek
duyup... ” (HE-AŞN III 26/7)

2.1.2. Çekim Edatları ile Yapılan Sınırlama Hâli

2.1.2.1.    Edatlarını Kullanılış Özellikleri ve İşlevleri

Çağatay dönemi eserlerinde degin, deginçe, degünçe, tegi, degrü,
tegrü, tigrü, tegüre
ve çağlığ/çağlık edatları, +ğaça, +geçe, +kaça,
+keçe
eklerinin fonksiyonunu üstlenir. Bu edatlar, yönelme hâlinde
bulunan isimlerin sonuna gelerek onları zaman ve mekân bakımından
sınırlandırır.

2.1.2.1.1.    Zamanda Sınırlama İşlevi

Bu kün akşamğa tigrü min ki körmey-min kuyaşımnı “Bu gün
akşama doğru güneşimi görmem.” (FK 629/1)

Okıdın köslüs kaçanğa tigrü zahm olğay dimes “Ne zamana
doğru (kadar) gönlünün okundan sıkıntı çekecek, demeyin.” (NŞ 191/7)

Niçege tigrü tizgünür-sin uşbu bâğ u bustâna “Bu bağ ve bahçeye
ne zamana kadar (ne zaman) dönersin?” (ŞHD 191/3)

Seherğa tigrü subh-ı hecr dik sarğarğu diktür-min “Seher vaktine
kadar ayrılık sabahı gibi sararmıştır.” (FK 518/6)

N’iyleyin kim subhğa tigrü tirig koymadı tün “Gece sabaha doğru
canlı bırakmadı, ne yapayım.” (FK 519/5)

Tasğa tigrü za’flık cismim bilen dik tolğanur “Tan vaktine kadar
zayıf bedenim ile dolanır.” (NŞ 139/1)

Ay yüzüsnüs hasretinde her kiçe tasğa digin /Közlerimnis

yaşıdın yir üzre ahter saçılur “Ay yüzünün hasretinde her gece tan
vaktine kadar gözyaşlarımdan yere inciler saçılır.” (GD-ÇT 19/3)

Tasğa tegi “tan vaktine kadar” (MSD 3b/10)

2.1.2.1.2. Mekânda Sınırlama İşlevi

Seherdin asa tigrü kim istivâ “Seherden ona kadar her şey eşit.”
(Sİ 136/1328)

Ki Hak başısdın ayağısa tigrü kıldı zarif “Allah başından
ayağına kadar zarif kıldı.” (NŞ 306/5)

Pâdşâhdın gedâğa digince ihismühr ve tanuğluğı bile mükemmel
bolup turur.
“Padişahtan gedaya kadar mühür ve tanıklığı ile mükemmel
olmuştur.. ” (V-AŞN IV 33)

Amma Türknis uluğdın kiçikige diginçe ve nökerdin bigige
diginçe Sart tilidin behre-menddürler
“Fakat Türkler, büyükten küçüğüe,
hizmetçiden beyine kadar Sart dilinden nasiplerini almışlardır.” (ML
169/9)

Ey Nevâyi kökge tigrü düd-ı âhımdın şikenç “Ey Nevâyi, ahımın
dumanı göğe kadar ulaşır.” (NŞ 191/9)

Kaşları yasın kulakka tegüre tartar közi “ (Onun) gözü, kaşlarının
yayını kulağa kadar çeker” (LD 68/5)

Ki meydân başığa digin yitkürüp “Meydan başına kadar
ulaştırıp...” (Sİ 195/2210)

Tapıpdur on yığaç çağlık mesâfet “On ağaç kadar mesafe
bulmuştur.” (FŞ 286/88)

Açukyarım yığaç çağlık arası “Arası yarım ağaç kadar açık (tır).”
(FŞ 215/10)

3. Sonuç

Fiilin gösterdiği işi, hareketi yer ve zaman bakımından
sınırlandıran isimlerin içinde bulunduğu hâl, sınırlama hâlidir.
Kitabelerde, Uygur yazmalarında, Karahanlı, Harezm ve Kıpçak dönemi
eserlerinde edatlarla karşılanan sınırlama işlevi, ilk olarak Çağatay

Türkçesi döneminde +ğaça, +geçe kaça, +keçe eki ile karşılanır.

Anadolu ağızlarında ve Çağdaş Türk Lehçelerinde, özellikle de
Özbek ve Yeni Uygur Türkçelerinde kullanılmakta olan
+ğaça, +geçe,

kaça, +keçe eki Çağatay Türkçesi eserlerinde de yaygın olarak

görülmekle birlikte bu dönemle ilgili yapılmış gramer çalışmalarında
bağımsız bir hâl eki olarak alınmaz,
+ÇA ekinin yönelme hâli ekinden
sonra kullanılmasıyla zamanda ve mekânda sınırlama ifade eden
fonksiyonu olarak gösterilir. Ancak bu çalışmada,
+ğaça, +geçe, +kaça,
+keçe
eki sınırlama eki olarak gösterilip bu eki almış isimlerin içinde
bulunduğu hâl de
sınırlama hâli olarak alınmıştır.

Çağatay Türkçesinde sınırlama hâli +ğaça, +geçe, +kaça, +keçe
ekinin yanı sıra yönelme hâlinde bulunan isimlere degin, deginçe,
degünçe, tegi, degrü, tegrü, tigrü, tegüre
ve çağlığ/çağlık edatlarının
getirilmesi ile de yapılır.

Yönelme ve eşitlik ekinin birleşmesiyle oluşan sınırlama eki,
ünlülerden ve tonlu ünsüzlerden sonra
+ğaça/+geçe, tonsuz ünsüzlerden
sonra
+kaça/+keçe şekliyle gelerek ünlü ve ünsüz uyumlarına uygun
olarak kullanılır. Çağatay Türkçesinde isim ve zamirlerden sonra gelerek
zamanda ve mekânda sınırlama işlevi gören bu ekin fonksiyonu aynı
zamanda
yönelme hâli + degin, deginçe, degünçe, tegi, degrü, tegrü,
tigrü, tegüre
yapısı ve çağlığ/çağlık edatı ile de yapılabilir. Fiillere yer ve
zaman açısından sınırlandırma anlamı yükleyen sınırlama hâli, bugün
Türkiye Türkçesinde
+A kadar, +A dek, +A değin, +DAn öte, +DAn beri
dil birlikleri ile karşılanır.

KAYNAKÇA

ABDURAHMANOV, G. A.- ŞAABDURAHMANOV, Ş. Ş. vd (1975), Özbek
Tili Grammatikası I Tom Morfologiya,
Özbekistan SSR Fan Neşriyatı,
Taşkent.

ABDURAHMANOV, H.- RAFİYEV A. vd (1992), Özbek Tilining Ameliy
Grammatikası
, Okıtuvci Neşriyat, Taşkent.

ABDURAHMANOV, N.- RÜSTEMOV, A. (1982), Kadimgi Türkiy Til,
Okıtuvçi Neşriyat, Taşkent.

ADALI, Oya (2004), Türkiye Türkçesinde Biçimbirimler, Papatya Yayıncılık,
İstanbul.

ALYILMAZ Cengiz (1994), Orhun Yazıtlarının Söz Dizimi, (Atatürk
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Doktora Tezi),
Erzurum.

ALPAY TEKİN, Gönül (1994), Alî Şîr Nevaî, Ferhâd ü Şîrîn, TDK Yayınları,
Ankara.

ARSLAN-Erol, Hülya (2008), Bozoğlan Destanı/înceleme-Metin-Dizin, Akçağ
Yayınevi, Ankara.

BANGUOĞLU, Tahsin (2000), Türkçenin Grameri, TDK Yayınları, Ankara.

BARUTÇU ÖZÖNDER, F. Sema (1996), 'Ali Şr Neväyl Muhäkemetü'l-
Luğateyn, İki Dilin Muhakemesi,
TDK Yayınları, Ankara.

BÎLGEGÎL, M. Kaya (1984), Türkçe Dilbilgisi, Dergâh Yayınları, İstanbul.

BİRAY, Himmet (1999), Batı Grubu Türk Yazı Dillerinde İsim, TDK Yayınları,
Ankara.

BURAN, Ahmet (1996), Anadolu Ağızlarında İsim Çekim (Hâl) Ekleri, TDK
Yay, Ankara.

CAFEROĞLU, Ahmet (2001), Türk Dili Tarihi 1, 2, Alfa Yayınları, İstanbul.

CANPOLAT, Mustafa (1995), Alî Şîr Nevâyî, Lisânü’t- Tayr, TDK Yayınları,
Ankara.

COŞKUN, Volkan (2000/1), Özbek Türkçesi Grameri, TDK Yayınları, Ankara.

COŞKUN, Volkan (2000/2), “Tarihî Türk Lehçeleri ve Özbek Türkçesinde
Zaman ve Mekânda Sınırlama Görevi Üstlenen Yapılar”,
TDAY-Belleten
1997,
s. 429-438.

ÇELİK, Ülkü (1996), Ali-şir NeväyiLeylivü Mecnûn, TDK Yayınları, Ankara.

DEMİR, Tufan. (2006), Türkçe Dilbilgisi, Kurmay Kitabevi, Ankara.

DENY, Jean (1941), Türk Dili Grameri (Osmanlı Lehçesi) (çev. Ali Ulvi Elöve),
İstanbul. (2000),

DENY, Jean (2000), Türk Dili Gramerinin Temel Kuralları (Türkiye Türkçesi)
(çev. Oytun Şahin), TDK Yayınları, Ankara.

ECKMANN, Janos (1960), “Gedai Divanı'ndan Parçalar”, Türk Dili ve Edebiyatı
Dergisi, X,
İstanbul, s. 65-100.

ECKMANN, Janos (2003), Çağatayca El Kitabı (çev. Günay Karaağaç), Akçağ
Yayınevi, Ankara.

EKER, Süer (2009), Çağdaş Türk Dili, Grafiker Yayınları, Ankara.

ERASLAN, Kemal (1996), Ali-şir NeväyiNesäyimü'l-Mahabbe Min Şemâyimi'l-
Fütüvve I Metin,
TDK Yay., Ankara.

ERASLAN, Kemal (1999), Mevlâna Sekkâkî Divanı, TDK Yayınları, Ankara.

ERASLAN, Kemal (2001), Âlî Şîr Nevâyî, Mecalisü’n-Nefâyis I, II, TDK
Yayınları, Ankara.

ERBAY, Fatih (2003), Muhammed bin Ahmedü'z-Zahid'e Ait Çağatayca Bir
Fıkıh Kitabı (inceleme-metin-sözlük),
(Selçuk Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Konya.

ERGİN, Muharrem (1990), Türk Dil Bilgisi, Bayrak Yayınevi, İstanbul.

FİDANCI, Mahmut (1994), Şâh Meşreb Menâkıb-nâmesi (İnceleme-Metin-
Sözlük),
(İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış
Doktora Tezi), İstanbul.

GABAİN, A. Von (1945), Özbekische Grammatik, Leipzig und Wien.

GABAİN, A. Von (2000), Eski Türkçenin Grameri (çev. Mehmet Akalın), TDK
Yayınları, Ankara.

GENCAN, Tahir Nejat (1979), Dilbilgisi, TDK Yayınları, Ankara.

GÜLENSOY, Tuncer (1988), Kütahya ve Yöresi Ağızları (İnceleme, Metinler,
Sözlük),
TDK Yayınları, Ankara.

GÜLSEVÎN, Gürer (2004), “Türkçede 'Sıra Dışı Ekler' ve Eklerin Tasnif-
Tanımlanma Sorunu Üzerine”,
V. Uluslararası Türk Dili Kurultayı
Bildirileri I, 20-26 Eylül 2004,
TDK Yayınları, Ankara, s. 1267-1283.

GÜNEŞ, Sezai (2003), Türk Dili Bilgisi, Tarihî Gelişim, Ses, Ek, Kelime ve
Cümle Bilgisi,
DEÜ Matbaası, Izmir.

HACIEMINOĞLU, Necmettin (2008), Karahanlı Türkçesi Grameri, TDK
Yayınları, Ankara.

KARAAĞAÇ, Günay (1997), Lutfî Divanı-Giriş-Metin-Dizin-Tıpkıbasım, TDK
Yayınları, Ankara.

KARAAĞAÇ, Günay, (2009), Türkçenin Söz Dizimi, Kesit Yayınları, Istanbul.

KARAÖRS, Metin (2006), Ali Şir Nevâyî, Nevâdirü’ ş-Şebâb, TDK Yayınları,
Ankara.

KARASOY, Yakup (1998), Şiban Han Dîvânı (İnceleme-Metin-Dizin-
Tıpkıbasım),
TDK Yayınları, Ankara.

KARGI Ölmez, Zuhal (1996), Ebulgazi Bahadır Han, Şecere-i Terâkime
(Türkmenlerin Soykütüğü),
Simurg Yayınları, Ankara.

KAŞGARLI, Sultan Mahmut (1992), Modern Uygur Türkçesi Grameri, Orkun
Yayınevi, Istanbul.

KAYA, Önal (1996), AlîŞîr Nevâyî, Fevâyidü'l- Kiber, TDK Yayınları, Ankara.

KOÇ, Nurettin (1996), Yeni Dilbilgisi, inkılâp Kitabevi, Istanbul.

KONONOV, A. N. (1956), Çağdaş Türk Edebî Dilinin Grameri, (çev. Sabit
Paylı), Moskova-Leningrad.

KORKMAZ, Zeynep (1994), Türkçede Eklerin Kullanılış Şekilleri ve Ek
Kalıplaşması Olayları,
TDK Yayınları, Ankara.

KORKMAZ, Zeynep (1995), “Türk Dilinde +ça Eki ve Bu Ek ile Yapılan isim
Teşkilleri Üzerine Bir Deneme”,
Türk Dili Üzerine Araştırmalar, C. 1,
TDK Yayınları, Ankara, s. 12-84.

KORKMAZ, Zeynep (2007/1), Türkiye Türkçesi Grameri, Şekil Bilgisi, TDK
Yayınları, Ankara.

KORKMAZ, Zeynep (2007/2), Gramer Terimleri Sözlüğü, TDK Yayınları,
Ankara.

KORNFİLT, Jaklin (1997), Turkish, London and New York.

KÖKTEKİN, Kâzım (2007), Yusuf Emirî Dîvanı, Giriş-İnceleme-Tenkitli Metin-
Sözlük-Tıpkıbasım
, Fenomen Yayınları, Erzurum.

LEVEND, Agâh Sırrı (1967), Ali Şir Nevâî III. Hamse, TDK Yayınları, Ankara.

LEVEND, Agâh Sırrı. (1968), Ali Şir Nevâî IV. Divanlar ile Hamse Dışındaki
Eserler,
TDK Yayınları, Ankara.

LÜBIMOV, Konstantin (1959), “Türkçede Kaç İsim Hâli Var?” TD, C. 8, S. 85¬
86, s. 688-690.

MAHDÛM, Abid Nazar (1993), %ûfî Allâhyâr ve &ebâtü'l-'Âcizîn'i, Yüksek
Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.

MERT, Osman (2002), Kutadgu Bilig’de Hâl Kategorisi, (Atatürk Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi), Erzurum.

NALBANT, Mehmet Vefa (2008), Dîvânü Luğâti’t-Türk Grameri-I İsim,
Bilgeoğuz Yayınları, İstanbul.

ÖNER, Mustafa (2003), “Edatların 'Karşılaştırma' ve 'Sınırlandırma'
Bağlantıları”,
TDAY-Belleten, 1999/I-II, Ankara, s. 147-157.

ÖNER, Mustafa (2007), “Tatar Türkçesi”, Türk Lehçeleri Grameri, (Ed. A.
Bican Ercilasun), Akçağ Yayınevi, Ankara, s. 679-748.

ÖZÇELİK, Sadettin (2000), Münir Erten; Türkiye Türkçesi Dilbilgisi,
Diyarbakır.

ÖZTÜRK, Rıdvan (1994), Yeni Uygur Türkçesi Grameri, TDK Yayınları,
Ankara.

ÖZTÜRK, Rıdvan (2007), “Özbek Türkçesi”, Türk Lehçeleri Grameri, (Ed. A.
Bican Ercilasun), Akçağ Yayınevi, Ankara, s. 291-354.

RÜSTEMOV A. (1990), XV-XIX. Asrlar Özbek Tili Morfologiyası, Özbekistan
SSC Fan Neşriyatı, Taşkent.

SEV, Gülsel (2007), Tarihî Türk Lehçelerinde Hâl Ekleri, Akçağ Yayınevi,
Ankara.

ŞAABDURAHMANOV, Ş.-ASKAROVA,M. vd. (1980), Hazırgi Özbek Edebiy
Tili,
Okıtuvçi Neşriyat, Taşkent.

TAVKUL, Ufuk (2007), “Karaçay-Malkar Türkçesi”, Türk Lehçeleri Grameri,
Akçağ Yayınevi, Ankara, s. 883-938.

TEKİN, Talat (2003), Orhon Türkçesi Grameri, TDAD: 9, İstanbul.

TEKİN, Şinasi (1992), “Eski Türkçe”, Türk Dünyası El Kitabı, Cilt II, Dil-
Kültür-Sanat, TKAE Yayınları, Ankara, s. 1-69.

TİMURTAŞ, Faruk Kadri (2005), Eski Türkiye Türkçesi, XV. Yüzyıl, Gramer-
Metin-Sözlük
, Akçağ Yay, Ankara.

TOKLU, Osman (2003), Dilbilime Giriş, Akçağ Yayınevi, Ankara.

TOPARLI, Recep, Hanifi Vural (2007), Harezm Türkçesi, Öncü Basımevi,
Tokat.

TÖREN, Hatice (2001), Alî Şîr Nevâyî, Sedd-i İskenderî, (İnceleme-Metin), TDK
Yayınları, Ankara.

UYGUR, Ceyhun Vedat (2007), “Karakalpak Türkçesi”, Türk Lehçeleri
Grameri,
(Ed. A. Bican Ercilasun), Akçağ Yayınevi, Ankara, s. 543-622.

UZUN, Nadir Engin (2000), Anaçizgileriyle Evrensel Dilbilgisi ve Türkçe,
Multilingual, İstanbul.

VURAL, Hanifi, SOLMAZ, Ali Osman vd. (2010), Çağatay Türkçesi, Taşhan
Kitap, Tokat.

YÜCEL, Bilâl (1995), Bâbür Dîvânı, AKM Yayınları, Ankara.

YÜKSEL, Zühâl (2007), “Kırım-Tatar Türkçesi”, Türk Lehçeleri Grameri, (Ed.
A. Bican Ercilasun), Akçağ Yayınevi, Ankara, s. 811-882.

ZEYNALOV, Ferhat (1993), Türk Lehçelerinin Karşılaştırmalı Dilbilgisi,
(Türkiye Türkçesi: Yusuf Gedikli), Cem Yayınevi, İstanbul.

KISALTMALAR

AKM: Atatürk Kültür Merkezi

BOD: Arslan-Erol, Hülya, Bozoğlan Destanı/înceleme-Metin-Dizin, Akçağ Yay.,
Ankara 2008.

BD: Yücel, Bilâl, Bâbür Dîvânı, AKM Yayınları, Ankara 1995.

BTK: Büyük Türk Klasikleri, C. 1, 1985.

ÇEK: Eckmann, Janos, Çağatayca El Kitabı, (çev. Günay Karaağaç), Akçağ
Yay., Ankara 2003.

Çev.: Çeviren

ÇFK: Erbay, Fatih, Muhammed bin Ahmedü'z-Zahid'e Ait Çağatayca Bir Fıkıh
Kitabı (inceleme-metin-sözlük),
(Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Konya 2003.

ETY; Orkun, H. N., Eski Türk Yazıtları I, TDK Yay., İstanbul 1936.

FK: Kaya, Önal, Alî Şîr Nevâyî, Fevâyidü’l- Kiber, TDK Yayınları, Ankara
1996.

FŞ: Alpay Tekin, Gönül, Alî Şîr Nevaî, Ferhâd ü Şîrîn, TDK Yay., Ankara 1994.

DLT: Atalay, Besim; Divanü Lûgat-it-Türk Tercümesi I-IV, TDK Yay., Ankara,
1943.

GD ÇT: Vural, Hanifi, Ali Osman Solmaz; Recep Karaatlı; “Gedâî Divanından
Seçmeler”, Çağatay Türkçesi,
Taşhan Kitap, Tokat 2010.

GT: Karamanlıoğlu, Ali Fehmi, Seyfi Sarayi, Gülistan Tercümesi, Ankara 1989.

HE-AŞN III: Levend, Agâh Sırrı, “Hayretü’l Ebrâr”, Ali Şir Nevâî III. Hamse,
TDK Yayınları, Ankara 1967.

İsk.: Nevâ'î, Sedd-i îskenderî, (Elyazma), Ayasofya Kütp., No. 3854, s. 195b-
272a, Levend, s. 191-192.

K: Hacıeminoğlu, Necmettin; Kutb’un Hüsrev ü Şirin’i ve Dil Hususiyetleri,
İstanbul 1968.

KB: Arat, Reşit Rahmeti, Kutadgu Bilig I Metin, TDK Yay., Ankara 1991.

Kit. N: Altunay, Aysel, Kitabu fi Nuşşab, Türkiyat Enstitüsü Mezuniyet Tezi,
Nu.: 552.

LD: Karaağaç, Günay, Lutfî Divanı-Giriş-Metin-Dizin-Tıpkıbasım, TDK
Yayınları, Ankara 1997.

LM: Çelik, Ülkü, Ali-şir Nevayı Leyli vü Mecnûn, TDK Yay., Ankara 1996.

LT: Canpolat, Mustafa, Alî Şîr Nevâyî, Lisânü’t- Tayr, TDK Yayınları, Ankara
1995.

ME: Yüce, Nuri, Mukaddimetü'l-Edeb, TDK Yay., Ankara 1993.

Mec.: Nevâ'î. Mecâlisü'n-Nefâ'is, (Elyazma) İstanbul, Üniversite Kütp. T.Y. 841,
istinsah: 942/1535-36.

ML: Barutçu Özönder, F. Sema, 'Ali Şir Nevâyi Muhâkemetü'l-Luğateyn, İki
Dilin Muhakemesi,
TDK Yay., Ankara 1996.

MN I: Eraslan, Kemâl, Âlî Şîr Nevâyî, Mecalisü’n-Nefâyis I, II, TDK Yayınları,
Ankara 2001.

MSD: Eraslan, Kemal, Mevlâna Sekkâkî Divanı, TDK Yay., Ankara 1999.

MÜNŞ-AŞN: Levend, Agâh Sırrı, “Münşeât”, Ali Şir Nevâî IV. Divanlar ile
Hamse Dışındaki Eserler,
TDK Yayınları, Ankara, 1968.

NF: Nehcü'l-Ferâdis (Metin), J. Eckmann, TDK Yay., 518.

NMŞF: Eraslan, Kemal, Ali-şir Nevâyi Nesâyimü'l-Mahabbe Min Şemâyimi'l-
Fütüvve I Metin,
TDK Yay., Ankara 1996.

NŞ: Karaörs, Metin, Ali Şir Nevâyî, Nevâdirü’ş-Şebâb, TDK Yayınları, Ankara
2006.

Ost. Gr.: Brockelmann, Carl, Osttürkische Grammatik der İslamischen Literatur¬
Sprachen Mittelasiens
, Leiden 1954.

Rb.: Uras, Sevinç, Rabguzi, Kısasü'l-Enbiyâ, (Türkiyat Enstitüsü Mezuniyet
Tezi), Nu.: 463.

Sİ: Tören, Hatice; Alî Şîr Nevâyî, Sedd-i İskenderî, (İnceleme-Metin), TDK
Yayınları, Ankara 2001.

ŞASA: Mahdûm, Abid Nazar, Şûfl Allâhyâr ve Sebâtü'l-'Âcizîn'i, (İstanbul
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi), 1993.

SS: Şamsiev, Pârsâ. Alişer Navâiy, Hamse, Sab'ai Sayyâr. Taşkent, 1956.

ŞHD: Karasoy, Yakup, Şiban Han Dîvânı (İnceleme-Metin-Dizin-Tıpkıbasım),
TDK Yayınları, Ankara 1998.

ŞMM: Fidancı, Mahmut, Şâh Meşreb Menâkıb-nâmesi (İnceleme-Metin-Sözlük),
(İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora
Tezi), İstanbul 1994.

ŞT: Kargı Ölmez, Zuhal, Ebulgazi Bahadır Han, Şecere-i Terâkime
(Türkmenlerin Soykütüğü),
Simurg Yay., Ankara 1996.

TD: Türk Dili

TDAY: Türk Dili Araştırmaları Yıllığı

TDAD: Türk Dilleri Araştırmaları Dizisi

TDK: Türk Dil Kurumu

TKAE: Türk Kültürü Araştırmaları Enstitüsü

V: Levend, Agâh Sırrı, “Vakfiyye”, Ali Şir Nevâî IV. Divanlar ile Hamse
Dışındaki Eserler,
TDK Yayınları, Ankara, 1968.

Yay.: Yayınları/Yayınevi

YED: Köktekin, Kâzım, Yusuf Emirî Dîvanı, Giriş-înceleme-Tenkitli Metin-
Sözlük-Tıpkıbasım,
Fenomen Yayınları, Erzurum 2007.

1

Çalışmada 'Türkiye Türkçesi' için Türkçe ifadesi kullanılmıştır.